İkbal’in kurucusu Salim Usta, yemek sanatını 1900’lü yılların başında Yıldız Sarayı’nda aşçı yardımcılığı yaptığı sıralarda öğrenmiştir. 1922’de kardeşleriyle beraber memleketi Afyon’da “Zümrüt” adıyla küçük bir lokanta açarak kendi işini kurmuştur. Dışarıda yeme alışkanlığının pek olmadığı; hatta ayıp karşılandığı bu dönemlerde Salim Usta’nın yemeklerinin şöhreti, her geçen gün daha da artmaya başlamıştır. 1934 yılında Atatürk’ün Afyon’u ziyaret edeceği haberi geldiğinde, ağırlamanın nasıl yapılacağı konusu gündeme gelmiştir. Atatürk, nerede, nasıl, ne ile ağırlanacaktır? Dönemin valisi Ahmet Evrendilek, konuyu vilayet başkâtibi Bekir Evrenkaya ile konuşur. Evrenkaya, Ata’yı Belkaracaören köyündeki bağ evinde ağırlayabileceğini ve yemeklerin hazırlığı için de, Kabaklı Mahallesi Muhtarı Mustafa Pancar’ın oğlu aşçı Salim Usta’yı çağırabileceğini söyler. Haber salınır. Salim Usta, Atatürk’ün yemeği için hazırlıklara fevkalade özenle girişir ve ortaya büyük bir itinayla hazırlanmış, gösterişli bir menü çıkarır. Yemeği ve sofrayı çok beğenen Atatürk, Salim Usta’yı çağırır, hikâyesini öğrenir ve lokantasının adını sorar. “Sen böyle gidersen bahtın çok açık olur. Lokantanın adını da bahtı açık anlamına gelen İKBAL olarak değiştir” der. Paşa Afyon’dan ayrılmadan İKBAL tabelası çoktan yerine takılmıştır.