1926’yılında kurulan Helvacıoğlu Kahve’nin 3. kuşak patronu, Kahve Uzmanı Barış Helvacıoğlu ile kahve üzerine sohbet ettik. Levee Markasıyla Türkiye’de seçkin bir kahve kültürü oluşturmayı hedefleyen başarılı işadamı, dünyanın en az bulunan ve en değerli kahvesi Jamaican Blue Mountain Coffee’nin tek ithalatçısı.
Brezilya’da kahve uzmanlarından eğitim alarak kahvenin inceliklerini öğrenen Kahve Uzmanı Barış Helvacıoğlu dünyanın en büyük kahve üreticileriyle Türk Kahvesinin geleceği için çalışmalar yaptı. Kültürümüzün bir parçası olan Türk Kahvesini yeni nesiller tarafından tercih edilir hale getirmek için çaba sarf eden genç işadamı, kahve konusunda çok geniş bir bilgi birikimine sahip. Kahve Uzmanı Barış Bey, kahve tarlalarında geçen günlerini bizimle paylaştı. Kahve Uzmanı Barış Helvacıoğlu, Türkiye’de kahveyi en iyi bilen kişilerden birisi.
Bize Kendinizi tanıtır mısınız?
1985 Ankara Doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimimi TED Ankara Koleji’nde tamamladım. Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünden 2007 yılında mezun oldum. Okulum bitince, 1926’dan beri aile işimiz olan kahve işine devam etmeye karar verdim. Doğrusunu söylemek gerekirse işe başlayana kadar bir kahve tiryakisi değildim fakat işe başladıktan sonra her gün en az 10 fincan sade Türk Kahvesi içmeye başladım.
Barış Helvacıoğlu nasıl kahve uzmanı oldu?
1926 yılında başlamışız bu işe. Hala o yıllara ait faturaları saklarız. Küçüklüğümden beri bu işin içerisindeyim. Dedemin başlattığı bu işi daha sonra babam devraldı. Ben 3.kuşak olarak babamla birlikte işin başında bulunuyorum. Kahveye küçüklüğümden beri aşinayım ama asıl merakım üniversiteden sonra başladı.
Brezilya’ya gidişiniz nasıl oldu?
Tamamen Şans. Bir ticaret sitesinde tanıştığım Brezilyalı kahve tüccarı beni ülkesine davet etti. Lübnan’dan göç etmiş bir Arap olduğunu, 30 yıl New York’ta yaşadıktan sonra bu işe girmeye karar verdiğini ve eşi de Brezilyalı olduğu için kolay adapte olduğunu söylüyordu. Ortadoğu kültürünü iyi bildiğini ve Türk Kahvesini geliştirme konusunda bana yardımcı olabileceğini söyledi. Ben de ona inanarak önce bir sipariş vermek istedim. O da bana mal satmayacağını, önce kendisini ziyaret etmem gerektiğini, yani Brezilya’ya gitmem gerektiğini söyledi. Ben de fazla düşünmeden biletimi aldım.
Brezilya’ya gittiğinizde neler yaşadınız?
Havaalanına indiğimde, bu zamana kadar sadece telefonda sesini duyduğum birisiyle buluşmaya çalışıyordum. Bana uçuşa saatler kala bir fotoğrafını gönderdi. Kendisini havaalanında o şekilde tanıyacaktım. Bana 46 yaşında olduğunu söylemişti fakat resimdeki kişi en fazla otuz yaşındaydı. Arap olduğunu söylemişti; fotoğrafta hiçte Arap gibi değildi. Ertesi gün uçağa bindim. 14,5 saatlik bir uçak yolculuğundan sonra 600 km’lik araba yolculuğu yaptık ve dünyanın kahve merkezine ulaştık. Kahve aslında Sao Paulo ve Rio bölgelerinden dünyaya satılır. Sebebi bütün brokerların ofislerinin bu şehirlerde oluşudur. Ben ise oradan 600 km uzaklıktaki kahve çiftliklerinin ortasına kurulu olan küçük bir şehre gittim. Dünyanın kahve ihtiyacının %35 kadarı bu bölge ve civarından karşılanıyor. Bu bölgede yaşayan insanların % 90’ı geçimini kahveden sağlıyor. Bir kahve sokağı var ki, adı da kahve sokağı, bu sokakta yüksek binalar var ve her şey kahve üzerine. Sokağın bir tarafından İtalyanlar giriyor, diğer tarafından Japonlar çıkıyor. Etraf milyonlarca kahve ağacıyla dolu ve devamlı önünüzden bütün dünyaya kahve taşıyan tırlar geçiyor.