Hiç bir ağaç, insanlık tarihinde zeytin ağacı kadar kutsal kabul edilmemiş ve üstüne bu kadar efsane yaratılmamıştır. Dini kitaplar insanlık için zeytinin önemini vurgularlar. Mitolojik öykülerde zeytin, zeytin ağacı ve zeytinyağı kutsaldır. Antik çağa ait sağlık kitaplarında en çok zeytinin adı geçer,çağa ait paraların coğunda bir bereket sembolü olarak zeytin dalı vardır, paradan önce zeytinyağının adı ”sıvı altın”dır… Büyük ressamlar zeytin ağacını tuvallerine taşımaktan büyük zevk duyarlar. Sanat tarihinin her alanında, minyatürden freske varana kadar zeytinin her anı sanat yoluyla sunulmuştur.
Efsaneye göre Havva ile birlikte yasak meyveyi yiyerek cennetten kovulan Adem, Tanrı’dan kendisini ve tüm insanlığı bağışlamasını diler. Oğlu Şit’i cennet bahçesine gitmesi için görevlendirir. Cennet bahçesinin bekçiliğini yapan melek, Şit’in duası üzerine ona üç tohum verir. Melek, bu tohumları babası Adem öldüğünde onu toprağa gömmeden ağzına yerleştirilmesi gerektiğini söyler. Adem kısa süre sonra ölünce, Hebron Vadisi’ne gömülürken ağzına bu üç tohum konulur ve gömüldüğü yerde üç ağaç yeşerir; zeytin, sedir ve servi. Bu ağaçlar Tanrı ve insan arasında barışı sağlamıştır.
Tüm kutsal kitaplarda zeytin ağacı kutsallığın, bolluğun, adaletin, sağlığın, zaferin, refahın, bilgeliğin, aklın ve arınmanın sembolüdür. Kutsal kitaplarda geçen Nuh efsanesine göre yarattığı Ademoğlu’nun yeryüzüne kötülük tohumları saçtığını gören Tanrı, onu bir tufanla cezalandırmaya karar verir. Ve Nuh’a bir gemi yapmasını, bu gemiye tüm hayvanlardan bir erkek bir dişi almasını söyler. Büyük tufan başladığında bu gemide olan canlılar hariç, yeryüzü üzerinde yaşayan her şey silinir. Tufan bittiğinde Nuh, suların çekilip çekilmediğini anlamak için güneşin battığı yere doğru bir güvercin salar. Nuh’un gemisine bir zeytin dalıyla geri dönen güvercin, büyük sel felaketinin sona erdiğini belli eden bir işaret sayılmıştır.
Kuran-ı Kerim’de zeytin kelimesi 4 Surede 6 kez geçer. (Tin Suresi, Nur suresi, En’am suresi, Nahl Suresi) Tin Suresi; “İncire ve Zeytine ant olsun” diye başlar. İbranice yazılmış ilk İncil kitabı olan Hakimler kitabında geçen bir öyküde, ağaçların kendilerine kral seçmek için ilk olarak zeytin ağacına başvurduklarından bahseder. Kral olması için seçilen zeytin ağacı Allah’ın ve insanın övdüğü zeytinyağından vazgeçmek istemez ve kral olmayı redderder.
Mısır mitolojisine göre bundan binlerce yıl önce tanrıça İsis, Mısırlı’lara zeytin ağacının nasıl yetiştirilip, ondan nasıl faydalanacaklarını öğretir. Onlar için zeytin, tanrısal erdemlere işaret eder. Tutankamon’un başındaki zeytin dallarından oluşan taç, adaletin tacıdır. Güneş Tanrısı Râ’ya, zeytin dalları sunan III.Ramses : “Senin şehrin Heliopolis’i zeytin ağaçlarıyla süsledim. O zeytin ağaçları ki, meyvelerinden halis zeytinyağı elde edilir. Bu zeytinyağı, senin tapınağını aydınlatan kandilleri besleyen yağdır.”der.
Eski Yunan ve Roma Uygarlıklarında kutsal bir aileden gelmiş olmanın işareti bir zeytin ağacının altında doğmuş olmaktır. Çünkü Zeus’un ikiz çocukları Apollon ve Artemis’in zeytinlikte doğmuştur. Yine efsaneye göre, bu uygarlıklar ölülerinin sayısı kadar zeytin ağacı dikerler. Yunan mitolojisinde zeytin ağacıyla ilgili en bilindik hikaye Parthenon’un alınlığında bulunan kabartmalarda bulunur. Öyküye göre; Atina’yı kimin koruyacağını belirlemek isteyen Zeus, Tanrılar Meclisi’ni toplar. Alınan karara göre, kente en değerli armağanı veren tanrı, Atina’nın koruyucusu olacaktır. Denizler, depremler ve atlar tanrısı Poseidon meclise savaşlarda çok işe yarayacak bir at sunar. Athena, mızrağının ucunu toğrağa saplar ve topraktan ince dallı, koyu yeşil yapraklı ve yeşil meyveli bir agaç çıkar ve şöyle der: ”Bu ağaç büyüyüp yüz yıllarca yaşayacak, meyvesinin yağı tüm dünya tarafından aranır hale gelecek, gölgesiyle insanları serinletecek, odunuyla ısıtacaktır.” Yarışı Athena kazanır ve ağaç Akropolis’e dikilir. Bir süre sonra ise Poseidon’un Atina’ya hakimi olamamasına içerlenen oğlu Halirrothios, zeytin ağacını kesmek için elindeki baltayı sallar fakat balta ters döner ve Halirrothios’un kafasını keser.
Antik Yunan’da zeytin ağacına verilen önem kanunlarla bir kez daha vurgulanmıştır. Antik çağın yedi büyük bilgesinden biri olarak kabul edilen Atina’lı devlet adamı Solon’un koyduğu kanuna göre zeytin ağacı kesenlerin cezası ölümdü. Milattan önce 8. yüzyılda yaşayan Homeros’un destanlarında zeytin ağacına ilişkin zengin tasvirler mevcuttur. Homeros’un gölgesinde oturduğu zeytin ağacı, yaşlı bilgenin kulağına şöyle fısıldar “Herkese aidim ve kimseye ait değilim, siz gelmeden öncede buradaydım, siz gittikten sonrada burada olacağım.”
Antik çağda yapılan olimpiyatlarda ve savaşlarda kahramanlık gösterenler sadece zeytin ağacının dallarından örülmüş çelenklerle ödüllendirilir, başları zeytin dallarıyla taçlanır ve içi zeytinyağı dolu amfora hediye edilirdi.
Rönesans’la birlikte sanatçıların yaşadıkları dünyaya karşı ilgileri artar ve resmedilen mekanlar, gerçek dünyanın tasvirleri olmaya başlar. Aynı zamanda Hıristiyanlığa dair öyküleri resmederken mitolojik öyküleri referans almaya başlarlar. İsa’nın hayatı, onun yaşadığı coğrafyaya ait olan zeytin ve zeytin ağaçlarıyla birlikte resmedilir. Rönesans öncesi, Cebrail’in Meryem’e, İsa’ya hamile kalacağını bildirdiği ”Müjde” sahnesinde, Meryem’in saflığını gösteren zeytin dalı, zambağın yerini almıştır bile. Bunun en güzel örneği Simone Martin’in, 1333 yılında San Ansano Şapeli için yaptığı ”Müjde” sahnesinde konu alan resimde görülür.
Çoğu sanatçı zeytin ağacını görmemesine rağmen, daha önce yapılan resimlere bakarak ve birazda hayallerinde canlandırarak resimlerine aktarırlar. Van Gogh’un kardeşi Theo’ya yazdığı mektuplardan birinde, Eugène Delacroix’nın Kudüs’teki zeytin bahçesinin resmini yapmadan önce gerçek bir zeytinlik gören nadir ressamlardan biri olduğunu yazar.
Herhalde zeytin ağacı hakkında en çok düşünen ve çalışan ressam da Vincent Van Gogh’tur. Aylarca Saint Remy’de zeytinlikleri resmetmek için çalışır, zeytin ağacıyla alakalı onlarca resim yapar. Yaptığı etüdleri, kardeşi Theo’ya gönderir ve şöyle yazar: ” Zeytin ağacı bizim Kuzey’deki söğüt kadar değişken. Bilirsin söğüt, ilk ağızda monoton görünmesine karşın çok çarpıcı bir ağaçtır ve içinde yetiştiği yöreyle tam uyum içindedir. Şimdi, bizim oralarda söğüt neyse, zeytin ile selvi de burada aynen o anlama geliyor. ” Başka bir mektubunda ilerde zeytin ağaçlarıyla kaplı bir tepenin üstünde yıkık bir manastır resmetmek istediğini söyler. Van Gogh’la aynı dönemde, Paul Gauguin’de İsa Zeytin Bahçesinde (1889) adlı dinsel resmini yapmaktadır.
Ressam Berthe Morisot, 1882 tarihli Portakal Ağaçlı Villa adlı resmi için Cimiez’de, büyük bir bahçesi olan Villa Ratti’ye yerleşir. Morisot’nun eşi Eugene, Lewis Brown adlı arkadaşına yazdığı 21 Kasım tarihli bir mektubunda şöyle yazar: “Eşim çalışıyor. Işığı göz alıcı bir şekilde yansıtan portakal ve zeytin ağaçlarına âşık oldu”.
Yeryüzünde yetişen ilk ağaç zeytin ağacıdır. Atina şehrini Athena’nın zeytin ağacı korur. Allah, Kuran-ı Kerim’de ”zeytine and olsun” der. Sezar’ın adaletinin simgesi olan tacı zeytin dalındandır. Büyük bilge Solom’un kanunlarında zeytin ağacı kesmenin cezası ölümdür. Zeytin ağacı akıl ve zaferin, zeytin dalı barışın, zeytinyağı da saflık ve sadeliğin sembolüdür. Zeytin ağacının hasatı, kararmanın kabuktan meyve etine geçtiği dönemde, yani Kasım ayında yapılır.
Homeros’a fısıldayan zeytin ağacının dediği gibi ”siz gelmeden öncede buradaydım, siz gittikten sonrada burada olacağım..”