1920’li yıllarda birinci kuşak Abdurrahman Tatlıcı’nın başlatmış olduğu
geleneksel lezzet yolculuğu, üçüncü kuşak torun Abdurrahman Tatlıcı ile aynı
lezzet ve kaliteyle yolculuğuna devam ediyor. Markanın neredeyse yüzyıla
yayılan geleneksel helva üretimi aynı zamanda ülkemizin yöresel tatlarını
korumamız ve gelecek nesillere taşımamız açısından önem arz ediyor. Ülkemizde
bu disipline sahip, coğrafi işaretli ürünlerimizi, aslına uygun olarak üreten
firmalar ne kadar fazla olur ise yöresel tatlarımızda dünya çapında o kadar
anlaşılır hale gelir. Ülkelerin tanıtımlarında önemli bir yere sahip olan yeme
içme kültürleri, tüm milletler tarafından yüzyıllardır araştırılmış ve takip
edilmiştir. Dilerseniz mili ürünlerimizden helvayı koruma altına alabilen
üçüncü kuşak temsilcisi olan Abdurrahman Tatlıcı’dan konunun detaylarını
öğrenelim.
Her şey nasıl başlamış?
1910 senesinde Isparta
Şarkikaraağaç’ta dünyaya gelen Hattat Abdülkadir Efendi’nin oğlu Abdurrahman;
babasını küçük yaşta kaybettikten sonra kalitesi ve doğallığı ile kendinden söz
ettirecek meslek hayatına helvacı çırağı olarak başlar. Beş yıl çalıştıktan
sonra 1926 senesinde Konya’nın Beyşehir ilçesinde kendisine ait ilk
imalathanesini faaliyete geçirir. Burada günlük olarak ürettiği birkaç kazan
helva ile şekeri kendi tezgahında müşterilerine sunar. Günler geçtikçe
doğallığı ve kalitesi ile beğenilen ürünleri sayesinde Abdurrahman Efendi
“Tatlıcı” unvanı ile anılmaya başlar ve haklı bir şekilde Tatlıcı soyadını
alır. Zamanla yarım asır devam edecek olan Abdurrahman Tatlıcı markası oluşur.
Firmanın Ankara’ya gelme fikri nasıl oluşmuş?
Bu süre içerisinde Cumhuriyet
ilan edilir ve Ankara başkent olur. Ankara ticarette ilgi odağı haline gelmeye
başlar. Başkentte gelişmeye karar veren Abdurrahman Tatlıcı 1944 yılında uygun
bir yer aramaya başlar. Ankara Mamak’ta su ile çalışan bir un değirmeni satın
alarak 1945 yılında bu değirmeni helva ve tahin imalatına adapte etmeye karar
verir. Büyük ve uzun çalışmalar sonunda 1946 yılının Eylül ayında Abdurrahman
Tatlıcı Ankara’da 500 metrekarelik o günün şartlarında en modern fabrikayı
açar. İlk zamanlar ürünlerini belli merkezlere pazarlar. 1948 yılına
gelindiğinde Mamak’ta ki fabrika artık yetersiz kalır. Abdurrahman Tatlıcı; o
günlerde ticaret merkezi olan Saman Pazarı’nda, üç katlı bir binaya ek
ünitesini ve ilk satış mağazasını 1949 yılının Mart ayında açarak yerini alır.
Bu tarihlerde ürün yelpazesini genişleten Abdurrahman Tatlıcı; reçel, lokum ve
pekmez de üretmeye başlar.
Babanız işe nasıl dahil olmuş?
Dedem Abdurrahman Tatlıcı’nın en
küçük oğlu olan babam Kadir Tatlıcı küçük yaşlarda işe dahil olmuş. Dedem
Abdurrahman Tatlıcı 6 Ağustos 1988’de vefat etti. O tarihe kadar babamla
birlikte çalıştılar. Babam bu tarihten sonra üzerine düşeni başarı ile devam
ettirdi. 2001 yılında Sincan Organize Sanayi Bölgesi’nde on bin metrekarelik
alan üzerine iki bin dört yüz metrekare kapalı alanda modern bir tesis kurmak
için ilk girişimlerini yaptı.
Sonrasında bayrak yarışını devam
ettirme görevi bana nasip oldu. Bende bu emaneti en iyi şekilde koruma adına
”Kalite her alanda insanın hakkıdır.” felsefesi ile çalışmalarıma devam
ediyorum. İş ahlakının her şeyin üzerinde olduğunu prensip olarak küçük
yaşlarda benimsedim.
Abdurrahman Tatlıcı olarak helva,
tahin, lokum, pekmez, reçel, çikolata ve şekerleme gibi bol çeşitli ürünler
üretiyoruz. Hepsinde tek bir düşüncemiz var. Tüm ürünlerimizi en kaliteli
şekilde üretmeye çalışıyoruz. 2017 yılı itibari ile hedeflenen ve gelişen
talepler doğrultusunda 5200 metrekareye uluşan kapalı alanda; 75 çalışanımız,
2000 noktayı aşan seçkin müşteri portföyümüz ile yatırımlarımıza devam
ediyoruz. Bir dünya markası olma yolunda emin ve sağlam adımlarla üretime devam
eden markamız bayrak yarışını dördüncü kuşağa teslim edeceği güne kadar aynı
özveriyle yoluna devam edecektir.
Bayilik verdiğiniz illerde bulunan toptancılardan özel olarak bir
talebiniz oluyor mu?
Ürüne inanan toptancılar ile
çalışmayı uygun buluyoruz. En başta yaptığınız işe ve satmış olduğunuz ürünlere
inanmanız gerekiyor. Bu inanca sahip olan toptancılar ile çalışmayı uygun
buluyoruz. Bu konu dışında bayilik şartımız bulunmuyor.
İyi bir helva yapmak için ilk önce neye ihtiyaç duyulur?
İyi bir helva yapabilmeniz için
tahininizi kendinizin yapmanız lazım. Tahin susamdan yapılmaktadır. Dünyada en
iyi susamı üreten ülkelerin ikinci sırasında Türkiye bulunmaktadır. Bu açıdan
oldukça şanslıyız. Denize kıyısı olan her ilimizde susam üretilebilmektedir.
GAP projesi ile birlikte artık Urfa ilimizde ve çevresin de susam yetişmeye
başladı. Rutubetli olan veya sabah kalktığınızda çiğ düşen illerimizde susam
yetişebilmektedir. Fakat son yirmi yıldır susam üretimimizde gerileme var.
Talep karşılanmadığı için yurt dışından ülkemize susam gelmeye başlamıştır.
Neredeyse üretimde kullandığımız susamın yüzde doksanı yurt dışından geliyor.
İki çeşit helva üretimimiz var. Özel seri dediğimiz gurme ürünümüz bulunuyor.
İlk göz ağrımız, Ulucanlarda bulunan yerimizde bu ürünü sunuyoruz. Gurme ürünümüzü
yerli susamdan yapıyoruz. Çocukluğunuzda yediğiniz helvanın tadı ile birebir
örtüşen lezzete sahip ürünler diyebiliriz. Çocukluğunuzda yediğiniz helvaya
yakın bir helva yemek ister iseniz diğer ürünlerimizi tavsiye ediyoruz. İki
ürününde kalitesinde veya yapım şeklinde hiçbir farklılık bulunmamaktadır.
Sadece kullanılan ham madde farklılık gösterdiği için eser miktarda bir tat
farkı bulunmaktadır.
İlk dükkanınızın tarihi dokusunu koruyabildiniz mi?
Maalesef ilk dükkanımızda bu
konuda bir hatamız oldu. Üçüncü kuşak olarak işin başına 1997 yılında
geçtiğimizde yeni bir yapılanma sürecine girdik. Bir heyecanla o dönemde ben
dükkanın eski dokusunu bozdum. Ankara Kalesinde bulunan Boyacızade
Restaurant’ın sahibi arkadaşımızın bizi uyarması ile yaptığımız hatanın farkına
vardık. Uyarıyı müşterimizden aldık ama iş işten geçmiş oldu. Farkında olmadan
müşterilerimizin anılarını dükkandan silmiş olduk.
Müşterilerimizin çocukluğunda
gelip alışveriş yaptığı dükkan aynı yerinde duruyor. Gelen müşterilerimiz
onlarca yıldır aynı adrese gelerek alışveriş yapıyorlar. Tabi bizlerde bunun
mutluluğunu yaşıyoruz. Belki eskiden geldikleri dükkandaki tezgahlar yok ama
yine aynı yerde alışveriş yapabiliyorlar.
Sizde küçüklüğünüzde bu dükkanda mı mesai yaptınız?
Çocukluğum hep bu dükkanda geçti
diyebilirim. Okul çıkışları zaten direk dükkana gelirdim. Okulda başarılıydım
fakat kendimizi helva işine kaptırdık. Şu anda işimi ne kadar seviyorsam o
zamanda dükkanı ve imalathaneyi o kadar seviyordum. Dedemle çok fazla mesai
yaptım. Dedem vefat edince babama daha çok destek olmam gerekiyordu. Ailem bana
hep bu işin benim olduğunu söylerdi. Bu nedenle bende işimi en iyi şekilde
yaparak kendimi yetiştirdim. Çok idealist bir ailenin ferdiyim. Rahmetli dedem
işini kaybetme pahasına kaliteden ödün vermeyen bir insandı. Ankara’da
helvacılar şirketi kurulurken dedem bu yapının prensiplerini beğenmemiş ve
aralarına katılmamış. O tarihlerde altı, yedi helvacıya karşı ticaret yapmaya
çalışmış. Babam Kadir Tatlıcı, ‘’ Abdurrahman Tatlıcı’’ ismini yüzyıla
yazdırabilmek için Hukuk Fakültesini terk eden bir insan.
Sizin devir aldığınızda şirketin ticari anlamda durumu nasıldı?
Babam bana şirketi devrederken
işlerin iyi olmadığını, bu markanın ismini “yüz yıla galiba yazdıramayacağız”
dedi. Adımız, şanımız ve itibarımız ile bu işi burada bırakalım dedi. Ülkede
şartlar o yıllarda oldukça zorluydu. O yıllarda gıdacıların üzerinde çok fazla
baskı vardı. Avrupa Birliği normları konularında konuşulan ve arka arkaya
kanunların, mevzuatların değiştiği yıllardan bahsediyorum. Üretici olarak
bizlerin alıştığı geleneksel bir iş modeli vardı. Bir anda hiç süre verilmeden
devlet üreticiden yeni bir geçiş istedi. Hiç kolay olmadı. Alıştığınız
yöntemleri bırakarak yeni üretim şekillerini anlamaya çalıştık.
Babama bayrak yarışına devam
edeceğimi ve bırakmayacağımı söyledim. Çok şükür o tarihlerden bu zamana kadar
Allah utandırmasın iyi bir yere geldiğimiz kanaatindeyim. Hatta umutlandım,
inşallah bu yüz seneyi ben tamamlayacağım diye. İlk hedefimiz 81 vilayette
ürünlerimizin satış noktalarının olması. Bu yayılım tamamlandıktan sonra yurt
dışı yapılanmamızı kurmak istemekteyiz.
Yurt dışında helva hangi ülkelerde tüketiliyor?
Türki Cumhuriyetleri’nde, Arap Ülkeleri’nde
ve Avrupa’da çok az miktarda tüketiliyor. Aslında şöyle bir gerçek var. Biz
Türkiye’de bile helvanın değerini koruyamadık. Biraz megaloman bir yaklaşım olacak ama
söylemek zorundayım. Meslektaşlar arasında bir araya geldiğimizde helva
yenmiyor diyoruz. İnsanlar yiyebileceği helva bulur ise ürünü satın alıyor. Ben
helvanın artık yenmediğini düşünmüyorum. Hamdolsun bizim böyle şikayetimiz yok.
Ürünlerimizin satışından ve müşterilerin memnuniyetinden bizlerde mutlu
oluyoruz. Eğer artık yenmiyor deniyorsa burada bizim kabahatimiz var. Helvanın
kalitesinden çok ödün verdik. 1992 yılında, ilk defa o zaman farkına vardım.
Sanayi Bakanlığı’nın eski binasının altında bir fuar açıldı. Fuarı ziyarete
gelen birçok insan ben helva sevmiyorum diyordu. Standın başında durunca
anladım. Duyduğumda çok garip gelmişti. Türk mutfağında ve gelenek göreneklerinde
baklava gibi çok fazla tatlı çeşidi bulunmaktadır. İnsanlar bunları tüketiyor
ise helvada tüketmesi gerekir diye düşündüm. Gelen misafirler tatlıyı seviyorum
ama helvayı sevmiyorum diyordu. Tabi biz standımızda ikramlarda bulunuyorduk.
Helvayı sevmiyorum diyen ziyaretçiler bir parça helvayı yedikten sonra bu
helvadan bahsetmediklerini söylediler. Aslında şekil itibari ile bakıldığında
veya yapım şekli incelendiğinde tüm helvalar Türk usullerine göre yapılıyor.
Ziyaretçiler biz diğer helvayı sevmiyoruz dediler. Orada anladığım kadarıyla
diğer helvalar dedikleri helvalarda hoşlanmadıkları bir tat vardı.
Eski yıllarda insanlar yedikleri yemekleri veya gıdaları çok fazla
sorgulamıyordu.
Artık tüketici çok seçici ve her
ürünü tüketmek istemiyor. Benim bazı meslektaşlarım insanlar bunu neden yiyor
diyordu. Bende onların tepkisi karşısında çok şaşırıyordum. Bu zihniyette ürün
yaparsanız kendi şirketiniz açısında da ülkemiz açısında da sıkıntı yaşarız.
Türk lezzetlerini en iyi ve en kaliteli şekilde halka ulaştırmak ve dünyaya
tanıtmak gerekir.
Helva alırken nelere dikkat etmemiz gerekir?
Görüntü olarak helvanın
kalitesini anlayamazsınız. Diliniz ve damağınız arasında helvanın erimesi
gerekir. Katkı maddesi olmayan helva bu özelliği taşır. Katkı maddesi olan
helvada ağzınızın içinde bir yağ tabakası oluşur. Helvada yağ olmaz. Ağzınızda
sadece tahin tadı kalır. Helva yapımında sadece tahin ve şeker kullanılır.
Koruyucu madde adı altında bazı katkı maddeleri koyar meslektaşlar. İyi niyetli
eser miktarda kullananlara lafımız yok. Birde art niyetli firmalar var. Bu
firmalar yüzde on civarında katkı kullanır. Bu işlemi yapan firmalar tahinden
yüzde yirmi civarında kar eder. Koymuş olduğunuz katkı maddesi analizlerde
tahin yağı olarak gözükür. Tekrar başa dönersek dilimiz ve damağımız arasında
eritmiş olduğumuz helva sonrasında ağzınızda sadece tahin tadı bırakıyor ise
hiçbir sorun yaşamazsınız. Zaten bu ürün ağzınızda erimiyorsa vücudunuzda da
erime şansı yok. Çünkü bu katkı maddeleri ancak 72 derece sıcaklıkta eriyebilir.
Vücut sıcaklığı çok altında olduğu için zaten erime şansı yok.
Bu konuda ilgili bakanlıklara bilgi verdiniz mi?
Ben katkı maddeleri konusu ile
ilgili başvuruda bulundum. Katkı maddesi koymadığımı bu nedenle ürünlerimde
geleneksel ibaresi kullanmak istediğimi belirttim. Katkı maddesi kullanan
firmaların ürünlerinin de adının helva olarak kullanılmasını tavsiye ettim.
Eğer bizim gibi ürün üreten firmalar var ise onlarda geleneksel ifadesini
kullansın diye bir girişimde bulundum. Söylemiş olduğum çalışma örneğin
reçellerde yapılıyor. Geleneksel reçel ve reçel ifadesi taşıyan ürünler var.
Ayrım yapılır ise seçim tüketiciye bırakılmış olur. Nasıl bir ürün tükettiğini
bilerek tüketici alışverişini yapabilir. Tarım Bakanlığı’na yapmış olduğum bu
teklif çok dikkate alınmadı. Biz bu ürünlerde katkı maddesine onay vermişiz
sizde kullanabilirsiniz diye bir geri dönüş geldi. Böyle bir ayrım yaparak
piyasayı zorlamamak gerektiği söylendi. Bu maddelerin 72 derece sıcaklıkta
eriyerek ürünün içerisine konulduğunu ve karışım esnasında makineye bulaşır ise
ancak ıspatula ile kazıyarak makineden ayrılabildiğini kendilerine izah ettim.
Ürünün kodu E 471 olarak geçiyor. Şimdilerde biz bu kodu reklamlarımızda
kullanıyoruz. Ürünlerimizde E 471 kodlu bir katkı maddesi bulunmamaktadır.
Merak eden tüketiciler bu kodu araştırabilir.